(bence’dir, bilgi içerdiği iddiası taşımaz, taşısa bilgi içermez zaten, iddiadır o. "o öyle değil bu böyle değil" diyecek olanlara duyurulur şimdiden, yani evet, bence de olmayabilir gayet.)
Post-rock, Efrim Menuck ve GY!BE
Sanat deyince akla gelen kavramlarda başı özgürlük, kaba sığmama, taşma gibi kelimeler çeker. Sanat fazlalıktır çünkü. Sindirebildikleriniz vardır, onlar sizin işinize yarar. kullanırsınız bir şekilde. sindiremediklerinizse dışarı çıkma isteği duyar, ve bir yerden sonra dışarı atarsınız. Bu sanattır(bok, ter vb. fiziksel atıkları tenzih ediyorum). Dolayısıyla sanatı dallara, o dalları da budaklarına ayırmak pek doğru bi iş olmasa da, eserler arttıkça sınıflandırma ihtiyacı hissedilmiştir.
Ana hatlar bellidir: yazılıp okunuyorsa yazın ürünü, söyleniyorsa şiir ya da müzik, çiziliyorsa resim gibi... Demek istediğim, sınıflandırma bir şekilde sınırlandırma anlamına geliyorsa ve sanatın bir anlamı da sınırları ortadan kaldırmaksa, burada bir paradoks oluşabilir. Ama ben bunu sktiredip düşündüklerimi yazma ihtiyacı duyduğum için fazla uzatmadan esas meramıma dönüyorum, bitmeyecek çünkü bu saçmalamalarım...
80'lerin başında rock'n'roll'un etkisini yavaş yavaş kaybetmeye başlamasıyla, post-rock türü meyvelerini vermeye başladı. Aslında bu meyvelerin ağaçları, post-rock adından pek hoşlanmazlar ama müzik eleştirmeni simon reynolds’a göre bu grupları enstrumantal-alternatif-jazz rock türlerinden ayrı tutan özellikleri var, ve bu yüzden kendi kalıplarını hak ediyorlar. O yüzden ben de post-rock olarak tanımlama taraftarıyım.