Yaşamlar her zaman sahiplerine seçim şansı tanımıyor. Ne kadar acı. Matrix üçlemesinin ilk halkası olan 'The Matrix' filminde Neo, kadere neden inanmadığı Morpheus'a açıklarken şöyle der: "Çünkü hayatımı kontrol edemediğim fikrini kabul edemiyorum." Kader ile iliştirilme şekli bence yanlış olsa dahi benim için de geçerli bu nokta.
Öyle dönemeçler geliyor ki hayatın size dayattığı oyunu oynamak zorunda kalabiliyorsunuz zaman zaman. Ya da önünüzde ki seçeneklerden sadece bir tanesi çıkar yol oluyor. İşte bu anda ipler elinizden sıyrılıyor gibi.
Aslında diğer taraftan bakarsak (hatta biraz zorlarsak) iyi yönü de yok değil. Çok fazla kafa patlatmak zorunda kalmıyorsunuz soru işaretlerinin üstünde. Bilmiyorum, belki de sorumluluk almaktan kaçmak olarak da yorumlanabilir bu.
Fakat ne olursa olsun insanın inandıkları uğrunda yaşamasıdır benim dileğim. Hayatın getirdikleri dayatmalar bu yönüyle can sıkıyor işte. Arzuların, isteklerin, ideallerin hayata geçirilememesi; eyleme dökülememesi. Görülmez bariyerler.
Aldığımız kararlara, seçtiğimiz tercihlere takılmadan edemiyorum. Hani meşhur "her seçiş bir vazgeçiştir" klişesi vardır ya, o hesap benim de bir gözüm illa ki vazgeçişte oluyor. Seni sen, beni de ben yapan tercihlerimiz değil midir çünkü?
Hepimiz birer "Şahane Hatalar" kitabıyız aslında. Hepimizin hayatında sonrasını değiştirecek yüzlerce yol ayrımı çıkıyor ve sona gelip iz bıraktığımız yola da ömür adını veriyoruz dönüp. Binlerce kombinasyon içinden sadece birini seçiyoruz. Belki de kendimizi arıyoruz. Birer eşi olmayan kar tanesi oluyoruz. Ve kader denen şey de, hepimizin kitaplarının nasıl son bulduğunu bilmesi yaratıcının.
En basitinden üniversite sınavında gencecik bir kafanın seçtiği 8. tercih değil de 9. tercih gelse kim bilir ne kadar değişecek hayatı. Hiç bir şey olmazsa tanıyacağı insanlar yeter tek başına. Çok ucuz, anlık ve bir o kadar ürkütücü geliyor bu bana.
Ama dedim ya, keşke insanlar her zaman gönüllerinden geçenleri kitaplarına aktarabilseler. "Zorunda kalmak" yazmasa hiçbir sayfada. Literatürden silebilsek hatta bu kalıbı. Her seferinde doldurabileceğimiz uzun bir tercih listesi olmuyor çünkü.
Dinlemediğin belli olmasın diye gülmek. Kalmanın bir faydası olmayacağını bilerek gitmek. Bir tesiri olmayacağı için susmak...Bütün bunlar şeffaf bir 'zorunda kalmak' taşıyor özünde. Hemen bitişiğinde. Hayatlar gerçekten kontrolden çıkıyor.
Murathan Mungan'dan bir söz ile bitirmek isterim bu yazıyı. Her zaman işe yarayan bir ikinci şansınız olması dileğiyle.
"Hayat bazılarına mutsuz olmakla, duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil."
Görüşmek üzere.
21 Mart 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder
ee, ne dersin? :