envai çeşit zırvalar kütüphanesi

25 Mart 2012 Pazar

Stranger Than Fiction


Stranger Than Fiction filmini henüz izlememiş olanlar okumasa daha iyi olur. Hemen izleyin, ondan sonra okusanız da olur okumasanız da.


Bazı filmleri ince eleyip sık dokurum, kırk yıl kenarda bekletirim, bir nevi yıllanmasını beklerim. Çok dikkatli bir sinema izleyicisi olmamamın, izlediğim filmlerin birçoğunu mantıksal akışlarını kontrol ederek değil de duygusal iniş-çıkışlarına dikkat ederek izlediğimi henüz ilk izlediğim filmlerde fark etmiştim aslında. Bu yönde eğer iyi bir sinema izleyicisi olsaydım, ikisini bir arada yapmayı becerebilirdim. Tam da bu yüzden dikkatli bir sinema izleyicisi olmadığımı söyledim aslında. Neyse.

21 Mart 2012 Çarşamba

Kendisini Arayan Adam

Yaşamlar her zaman sahiplerine seçim şansı tanımıyor. Ne kadar acı. Matrix üçlemesinin ilk halkası olan 'The Matrix' filminde Neo, kadere neden inanmadığı Morpheus'a açıklarken şöyle der: "Çünkü hayatımı kontrol edemediğim fikrini kabul edemiyorum." Kader ile iliştirilme şekli bence yanlış olsa dahi benim için de geçerli bu nokta.

Öyle dönemeçler geliyor ki hayatın size dayattığı oyunu oynamak zorunda kalabiliyorsunuz zaman zaman. Ya da önünüzde ki seçeneklerden sadece bir tanesi çıkar yol oluyor. İşte bu anda ipler elinizden sıyrılıyor gibi.

19 Mart 2012 Pazartesi

Mektup

Biz çok normal adamlar değiliz. Sizinde çok normal olduğunuz söylenemez. Dünyada herkes anormal sanki. Belki de hepimiz normaliz. Yanlış zamanda. Yanlış yerde. Ya kusura bakma, insan eline kalem alınca değişik şeyler yazmak istiyo. Ben pek anlamam bu işlerden. Sana o kadar çok mektup yazmayı denedim ki bi' yerden sonra yırttım. Bu sefer üşeniyorum. Herhalde sana gönderemeyeceğim için. Daha doğrusu bira içerek yazdığım için utandım herhalde.

11 Mart 2012 Pazar

Komisyonda Konuşan Yumruklardan Birinin Gözünden: "Bunu Böyle Bilin!" Etkisi

(kişiler, kurumlar ve özellikle olayın yukarıdaki haberle birebir bağlantısı yoktur)

Canımız epeyi sıkılmıştı. Günlerdir konuşuyor, herhangi bir sonuca varamıyorduk. Bir şey bildikleri yoktu, bugüne kadar herhangi bir konuda akilane bir tutum sergilediklerine rastlamamıştık. Bildiklerini sandığımız tek şey, her şeye itiraz edebilecek yeteneğe sahip olduklarıydı.

10 Mart 2012 Cumartesi

Unutulmayacak Misafirlik




Kapı aralıktı. Yavaşça itince ardına kadar açıldı. Birkaç adımla içeri girdim. Terkedilmiş gibiydi ev. Holü diken üstünde geçtim. Sağdaki odaya kafamı uzattığımda gördüm onu. İlk denemede olması iyiydi gerginlik açısından. Köşede bacak bacak üstüne atmış bana bakıyordu.

4 Mart 2012 Pazar

Sinek Isırıklarının Müellifi - ufak notlar


Barış Bıçakçı okumak, onun tarzına alışmak çok güzel bir duygu benim için. Okuduğum ilk kitabı Bizim Büyük Çaresizliğimiz'di. O kitabı benim için bu kadar özel kılan, sadece Çetin ve Ender'in garip ilişkisi, ve hayatlarına giren genç bir kızın onları nasıl dağıttığı değildi. Kitapta küçük ayrıntılar ve derin cümleler, alışılagelmiş sıkıcı, boğucu ve iki sayfa okuduktan sonra bir nefes alma ihtiyacı doğuran tarzından, kastedilen tüm anlamlarını koruyarak sıyrılmıştı ve bu benim için yeni ve çok keyifli bir tecrübeydi.

2 Mart 2012 Cuma

Facebook Rehabilitasyonu

Yaklaşık bir sene önce Kore'li küçük bir kız çocuğu, anne ve babasının gerçek çocukları yerine sanal bir çocuğun bakımına dayanan oyunu bağımlılık derecesinde fazla oynamasından dolayı açlıktan ölmüştü.

Bunun gibi örnekler gösteriyor ki internet kullanımın artması insanların sosyal yaşamlarında olağanüstü değişimlere yol açmakta. Bununla beraber internet bağımlılığı rehabilitasyon merkezleri tüm dünyada görülmeye başladı.

Başucumdaki Kitaplar

"Başucumdaki KitaplarKendimi hatırlamaya başladığım yer kanepedir.
Orta sınıf çekirdek bir ailenin acı bir çekirdeği olarak dünyaya geldim. İnsan nasıl bir çekirdek olacağını kendisi seçemiyor. Tamamen şans.
Çağlayan’da 2+1 bir evde yaşıyorduk. İnsan yaşadığı yere benzer derler. O yerin merdivenlerine, duvar çatlaklarına, halı püsküllerine, kapı girişine… Biz de 2+1 bir hayat yaşıyorduk. Annem ve babam yatak odasında, iki kız kardeşim oturma odasında yatıyordu. Benim payıma salondaki kanepe düşüyordu. +1 ben oluyordum.

Hayat Ve Anlamı

Geçen haftadan beri hayatımın pek bir anlamı yok gibi geliyor. Ne yazılarımı okutacağım birisi, ne sabah güldüğümüz birisi, ne de balkonda kuşları yemlediğimiz birisi var yanımda. Yok yani. İşin en fenası da bu yok oluşun, tam anlamıyla bi yok oluş halinde gerçekleşmesi oldu.

1 Mart 2012 Perşembe

Hayat Fena Halde Satranca Benzer

Herşeyi bir kenara bırakıp sadece görülene odaklandığında tam bir savaş meydanı gibi gözüküyor üstündekileriyle satranç tahtası. Filmden bir kare gibi. Bedenler değil ama zihinler çarpışıyor. Sadece bu yönüyle bile yaşamdan geliyor belki de. Bu yüzden bir adım öne çıkıyor bütün akranlarından benim neznimde. Fakat kaçımız farkındadır bilmiyorum , satrancın insana yakınlığı kanların döküldüğü bir arena ile sınırlı değil.