envai çeşit zırvalar kütüphanesi

22 Aralık 2011 Perşembe

Gece Karanlığı

Uykusuzluk çoğu zaman can sıkıyor, ama bazen güzel de olabiliyor. Yazarken hoşuma giden, sevdiğim birkaç deneme mısrası:
Yıllar süren uykusuzluğun ardı nasıl gelir?
Birinci ihtimal:
Güneş doğar doğmaz vururken ılık şavkını başıma
Şafak sökerken, vaktiyle beraber derimi
Can kaybeder kendini bir umut denizinde

Yaşamı hatırlatan
ya da bir nefes hırıltısında annenin
Ölümü hatırlatan
Deriler sıyrılırken kemiklerden
Duyulur bir ses en derinden:
“Yardım et, sabah oluyor her yerde
Yardım et ey güzel, oluyor buraya uğramayan sabah.”
Seher vaktinin ötücü kuşları suskun
Kargalar muhtemel hilkat sebeplerini çığırıyorlar renkleriyle
ve çırpıyorlar kapkara kanatlarını karanlığa doğru
Gelmeyen sabahı haber verirmiş
Dinmeyen hırıltıyı ölümle sonlandırırmış gibi.

//

Amenna;
Toprağın şanı boldur, bahşolunduğu nimeti gibi
Hasıl eder kendinden Halık’ın tek sözüyle bizi
Elde avuçta varolan her şeyin sonu elbet
Ona dönecek, kalubeladan beri olduğu gibi
Fakat soracak nefis: Ey toprak!
Verdiğin ömür henüz bu kadar sıcakken
Ellerim hissederken dokunamadıklarını bile
Ölümün hırıltısı bu kadar acımasız olmak zorunda mı?
Saçtığın ekmek kırıntıları bile toplanmadı masadan
Nedir bu acele, buradayız biz gitmeyiz bir yere
Ne olur ki acı çekmese bir ana gönlü daha

//

İkinci ihtimal:
Görmeyeli gencelmiştir sabahın belirsiz yüzü
Diriliğinin verdiği güvenle
Gökyüzünü maviliğe boyayan deniz
Yeryüzünü gerçeklikle boğuyordur yine
Aldatan güneşin gölgesinde
Gecenin dürüstlüğünden bihaber küfreden sarhoşlar gibi
Akıtıyordur suyunu hayatın can evine
Ve basıyordur tuzlu küfrünü kalbin yaresine
Bir yengeç hırçınlığıyla döndüğü taşın etrafını
Sarıyordur bir hüzün
Kim bilebilir ki bu yağmurlar, bu gündüzler geceler
Dönen dünya, duran bedenler ve susan sevgililer
Sadece yengecin bir taşın etrafında dönmesindendir
Ve belki de bir yengeci durdurabilmenin tek yolu
Etrafında döndüğü taşı ortadan kaldırmak, ve
Kıskacındaki kumu alıp ömür saatine dökmekle
Yok etmektir gece-gündüz arasındaki acımasız farkı.

//

Bilmem gürül gürül çağlayan yağmur mudur bizi korkutan
Gecenin karanlığında
Yoksa parıldayan güzelliği midir
Her bir damlayla bütünleşmiş bir diğerinin
Birbirlerine bakarak inmeler ve göğe bakarak düşmeler
Ayrılmalar, zerre zerre işlenen birer ilmek her damlanın ruhuna
Birleşmelerse birer tören
Sitemin nutuk attığı kürsüde.

//
Çok sevdiğim Alper Gencer'in, şu güne kadar okuduğum tüm şiirler arasında bana göre yazılmış en dokunaklı mısralardan birkaçını koyayım da, sayfanın kalitesi yükselsin biraz. Tamamını okumanız için iyi bir sebep:
“…
Sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm!
Sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm!
Bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
Herkes beni yarıyolda bırakıyor Ya Ali!
Herkes beni yarıyolda bırakıyor bu çok zor!
Alper Gencer”

0 yorum:

Yorum Gönder

ee, ne dersin? :