envai çeşit zırvalar kütüphanesi

23 Haziran 2014 Pazartesi

Büyüdüm Bugün



Kimi zaman insan başına tam olarak ne geleceğini kestiremez. Ama %95 güvenilirlikle tahmin edebilir. Hem de sayılara ihtiyaç duymadan...



   İnsan beyni gereksiz gördüğü şeyleri hafızasına kaydetmezmiş. Peki ben neden rusların yüz yıllar boyu sıcak sulara inme politikasını unutamıyorum yıllardır? Neden bu gerzek bilgiyi unutamıyorum da etrafımdaki insanların ne kadar değerleri varlıklar olduğunu çoğu zaman hatırlamıyorum bile? Neden illa ki hastane ya da cenazeye gittiğimizde aklımız başımıza geliyor? Panslavizm akımını bilmek bundan çok mu daha değerli?

   Ben hayatımda kimseyi kaybetmedim. Belki de bundandır. Hiç bir tanıdığımın cenaze namazına katılmadım. Dedem öldüğünde daha çok küçüktüm. Önemli birisinin artık olmadığının az buçuk farkına varmıştım. Zaten sadece bir şeylerin her zamankinden farklı olduğunu fark edip etrafına bakıyorsun sorgular gözlerle. Ama acı denen şey henüz ilkokula bile gitmeyen bir varlığa işleyemiyor kolay kolay. Belki de bu duyguyu henüz kaldıramayacakları için çocuklar bir oyuncak arabaya tav olup gülümseyebiliyorlar tekrar.

   Hani "ateş düştüğü yeri yakıyor" denir ya işte benim kıyıma köşeme hiç ateş düşmedi.

   Düşmemişti. Ta ki bugüne kadar. Belki dayım, amcam, gide gele ahbap olduğumuz çaycı Rıfkı ağabey, ya da en azından muhtar Mustafa Erbulur... Belki herhangi bir tanesi ya da birileri ölmüş olsaydı en azından hazırlık maçı yapmış olurdum. Ama olmadı.

   Şimdi ilk resmi maçıma babamın tabutu karşısında çıkıyorum. İnsan yaşlanıyormuş. Büyümüyormuş. Fakat hayat gözünün yaşına bakmıyor. Tuttuğu gibi bütün gücüyle duvara vuruyor. Emeklediğin zamanlardan sonra ilk defa tekrar ayağa kalkmaya çalışıyorsun. Tek bir farkla. Yürümen için ellerinden tutan güçlü bir el bu sefer olmuyor.

   Hayatımda ilk defa bir cenazenin hangi namaza müteakiben kıldırılması kararı bana düşüyor. Alacağı jiletin iki bıçaklı mı yoksa üç bıçaklı mı olması gerektiğine bile karar veremeyen bana. Ama hayatımın en kolay kararını alıyorum belki de.

"Öğle sıcağında olmaz. Serin serin yollayalım babamı. İkindi iyidir." diyorum.

   İlk defa bir cenaze duyurusu yapılırken megafonlardan kulak kesilmiyorum kimmiş diye.

   Başın sağolsun. “İyi bayramlar” tadında. Hani yüzünü bile görmediğin tanıdıktan her bayram gününde ortak kutlama  mesajı alırsın ya. Sonuna adını soyadı ekleyip yüzlerce kişi gibi seni de kutlar ya hani. O işte. Yediğim helvanın tadını alamadığım gibi bolca aldım o mesajlardan bugün. “Başın sağolsun. Ayşe Biricik.” “Başın sağolsun. Sevilay Selvi.” “Başın sağolsun. Hüseyin Akkuş.”... İnsanlar tek tek gelip tokalaşırken söylemiyorlardı isimlerini elbet. Ama hepsine damgayı vuruyordum hangi “başın sağolsun” kime ait belli olsun diye. “Başın sağolsun. Komşu Fatma teyze.” Gönder. Mesajınız iletildi.

   Sabahattin Ali demiş ya. “Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul etmiyor musunuz?” Kabul etmemişim ben de. Kafamın içindeki odaların en karanlık olanına fırlatıp kapısını kilitlemişim.

   İşte o odaların tam ortasına elektro şok yemiş gibiyim şimdi. Hepsinin kapısına "CENAZE DOLAYISIYLA KAPALIYIZ" yazmak istiyorum. Nafile. Hepsi açık. Üstü tozdan gözükmeyen hangi anım varsa yıllar sonra ilk kez gün ışığına çıkıyor. Çivi çakıp üzerinde bozuk parayla maç yaptığımız tahtayı da hatırlıyorum. Haklı olmama rağmen çocuk azarlar gibi onu azarladığım günü de... Ne diye bağırdım da küstürdüm ki o kadar. Her babanın yaptığı gibi o beni azarlasaydı da ben küsseydim ona keşke. En sonunda cayardım zaten.

   Saçma kavgalar. Kalp kırmalar. Hepsi pişmanlık olarak kalıyor insanın yanına.

   Hiç ağlamıyorum. Bazen bir an geliyor, gözlerim cayır cayır yanıyor. Ama ağlamıyorum. Bu ilk ciddi sınavımda hükmen mağlup olmak istemiyorum. “Dimdik ayakta” desin görenler. “Artık ailesine o sahip çıkacak” desin. Ne de olsa evlat vasfımın yarısını kaybettim bugün.

   İnsan yaşlanıyormuş. Büyümüyormuş. Ben ilk defa büyüdüm bugün.

   İmam soruyor: “Hakkınızı helal ediyor musunuz?”

   Hep bir ağızdan yüksek sesle: “Helal olsun!”

   Helal olsun baba sana. Aşkolsun…











0 yorum:

Yorum Gönder

ee, ne dersin? :