envai çeşit zırvalar kütüphanesi

8 Kasım 2014 Cumartesi

Değişiklik Arayanlara Bir Öneri: Odadan Kaçış

Bilgisayar oyunlarına birkaç istisna dışında mesafeli, zeka/strateji oyunlarıyla arası pek iyi olmayan (diye yazılır, “abi şimdi o at nası benim veziri yedi ya” diye okunur) biriyim ben. O yüzden oyunlarla aram pek iyi değil. Zaten aramın iyi olduğu bilgisayar oyunları da ya futbol/basketbol türünden ya da oyun literatüründe 1st Person Shooter olarak geçen, ancak direkt olarak “vurdulu kırdılı oyunlar” diye tanımlanabilecek savaş oyunları türünden. Yani oyunlarla aramda özel bir bağ yok, sadece zaman geçirmek için, stres atmak isterken daha da stres yapmak için oynadığım oyunlar var, o kadar.

Oturup saatlerce bahsettiğim oyunların başında vakit geçirdikten sonra hissettiğim ilk şeyin, keyif ya da rahatlamadan öte, geçirdiğim boşa zamana hayıflanma olduğunu farkettikçe, bilgisayar oyunlarının benim için olmadığını anlamaya başladım sanırım. Fakat geçtiğimiz yaz yakın dostum Engin’in, onun arkadaşı Cenk’le beraber bir bilgisayar oyunu türü de olan ipuçlarını kullanarak kapalı bir alandan çıkma oyun tarzını gerçek hayata uyarlamaya başladığını duyduğumda, epeyi heyecanlandım. Aslında bu tarz oyunlardan haberdardım, fakat sadece ipuçlarına bağlı ilerlendiğinden ve ardında herhangi bir hikayesi olmadığından, çok çekici gelmemişti. Engin ve Cenk’e mekanı hazırlamada yardıma gittiğim zamanlarda, mekanın büyük bir kısmını görmüştüm ve açıkçası mekan açıldıktan sonra oynamaya başladığımda büyüsünün bozulacağından korkmaya başlamıştım. Bu korkumun yersiz olduğunu, oyunu oynamaya başladığım andan itibaren içine düştüğüm hikayedeki akıcılık sayesinde farkettim. Oyunu beraber oynadığımız Mert’le geçtiğimiz her aşamada birbirimizin suratına bakıp “olum süper olmuş lan” mealinde sırıtışlarımız da birbirimizi tasdik ettiğimizi göstermişti.




Uzatmayacağım, çünkü bu bir oyun ve oyun demek birçoğumuz için yeni bir dünya demek. Binbir emekle oluşturulduğuna şahit olduğum bu bir saatlik yeni dünya, kendi türünün kesinlikle tecrübe edilmesi gereken ve bu oyun tarzına bağımlı hale getirebilecek kadar etkili bir örneği. Programları epeyi yoğun, o yüzden hemen şuraya bi göz atıp bi randevu almanızı salık veriyorum. Pişman olmayacağınızı garanti ediyorum. Şimdiden iyi eğlenceler!

11 Ekim 2014 Cumartesi

Kobani ve Türkiye

Çok değişkenli bir olaya, "bu olayın tek sorumlusu X'tir" diyebiliyorsanız, bir şeye her ne olursa olsun yandaşsınızdır, başka bir şeye de her ne olursa olsun karşısınızdır. Sayısız değişkenin kombinasyonlarından oluşan olaylara bu kadar tekdüze bakmak çok tehlikeli. Hükümetin ve HDP'nin ortak yanlışı bu oldu, bu da şimdiki durumu doğurdu. İstediğin kadar haklı ol, bir ülkeden sadece senin çıkarların için başka bir ülkeye olan sınırını bir süreliğine açmasını istiyorsan, o ülkenin de senden bunun karşılığında bir şeyler isteyeceğini bileceksin. ABD o füzeleri boşuna mı atıyor IŞİD'e? Kürtleri çok sevdiğinden mi yapıyor bunu? İnsani yardımdan bahsediyorsak Türkiye onbinlerce insanı sınırından aldı, hastaneleri onlara açtı, şu an iyi kötü halkın yardımıyla en azından can derdinden bir nebze uzak yaşıyorlar. İstenilen "koridor" eğer insani yardım amaçlıysa zaten bu olmadan da insani yardım akışı sağlanabilir. Ama silah yardım da bunun içindeyse burada Esad er ya da geç Türkiye'ye karşı bir şeyler yapacaktır çünkü aylardır Türkiye'nin sınırdan IŞİD'e yardım ettiğiyle ilgili "dedikodular" bile yeterince sıkıntıya soktu Türkiye'yi. Kürtler açısından Kobani savunması bir kahramanlık destanı olabilir, ama Esad açısından IŞİD ve PYD/YPG arasındaki tek fark şu an için IŞİD'in daha güçlü olması. Eğer Kobani'de ve çevresinde Kürtler güçlenirse Esad bu sefer Kürtlere karşı başka grupları destekleyecek. Ülkesinin bütünlüğünü IŞİD ne kadar bozuyorsa PYD/YPG de o kadar bozuyor olacak çünkü. Bu noktada Türkiye'nin YPG'den Esad'a karşı savaşmayı garanti etmesini beklemesinde Kürtlerin ne gibi bir sorun gördüğünü anlayamıyorum. PYD er ya da geç Esad'la karşı karşıya gelmeyecek mi? Bu çekincenin sebebi ne o zaman? Ne bekliyorlar? IŞİD'i bölgeden defettikten, şu an birbirinden bağımsız 3 kantonu birbirine bağlayacak toprakları ele geçirdikten sonra ne yapacak PYD? Ya Esad'ın düşmesini/düşürülmesini bekleyecek, ya da Esad güçleri saldırıya geçtiğinde savunmaya geçecek. Yani sonuç olarak PYD ile Suriye rejimi er ya da geç karşı karşıya gelecek, durum böyleyse, PYD'nin bunu şimdiden kabul etmemekte diretmesi neden?

Türkiye'nin Kobani'ye yardım etme konusunda koyduğu şartlardan biri olan Kürtlerin özerklik ilan etmemelerini istemesiyse Türkiye'nin hatalarından biri. Esad'ın güçsüzleştiği ve Kürt nüfusunun çoğunluğu oluşturduğu bir bölgeyi alıp, burada Araplara, Türkmenlere ve Ermenilere bir yaşam ortamı sunan Kürtlerin Kuzey Suriye'de özerklik ilan etmesi, ülkemizde bile özerklik konusu yavaş yavaş dillendiriliyorken neden bu kadar kırmızı çizgi haline getiriliyor? Türkiye, eğer Esad'ı artık komşusu olarak görmüyorsa ve IŞİD'le olduğu iddia edilen ilişkisini de kopardıysa, güney sınırında başka bir seçeneği olduğunu mu düşünüyor? Ya da, olası bir Kuzey Suriye Kürtlerinin özerklik ilanını Kürtleri "çözüm süreci" masasından kalkmaya teşvik edebilecek, sürecin kontrolünü hükümetin elinden alabilecek bir gelişme olarak mı görüyor? Türkiye'nin karar-sızlığ-ında bu soruların hepsinin bir payı olduğu kesin, ama sonuca bakılırsa hükümet bu sorulara uzun vadeli cevaplar vermişe benzemiyor.

Türkiye Kobani'ye yardım konusunda doğru şartların yanında yanlış şartlar da sundu, çekincelerinin bazılarında da haklıydı. Türkiye'deki Kürtler de -haklı olarak- acele davranırken, bu sırada KCK'nın halkı sokağa çağırması gibi çok büyük bir hata yaptı. Şu an durumun tek çözümü, Cumhurbaşkanı'nın duyurduğu güvenlik paketi gibi geçici psüdo-çözümlere bel bağlamaktan ziyade, Başbakan'ın artık birkaç sene önce Dışişleri Bakanı'yken yaptığı hataları yapmadan, ülkenin ve bölgenin geleceğini de düşünerek adımlar atması. Bu adımların başında da, sadece yaralı ve insani yardım geçişiyle sınırlı tutulacak, askeri açıdan sadece Kobani'ye geçmek isteyen Kürtlere izin verecek, herhangi bir silah sevkiyatına izin vermeyecek bir koridor açılması geliyor. Bunun yanında KCK'ya düşen görev, 38 insanın ölümüne sebep olan eylem çağrılarına son vermesi olmalı.

23 Haziran 2014 Pazartesi

Büyüdüm Bugün



Kimi zaman insan başına tam olarak ne geleceğini kestiremez. Ama %95 güvenilirlikle tahmin edebilir. Hem de sayılara ihtiyaç duymadan...



   İnsan beyni gereksiz gördüğü şeyleri hafızasına kaydetmezmiş. Peki ben neden rusların yüz yıllar boyu sıcak sulara inme politikasını unutamıyorum yıllardır? Neden bu gerzek bilgiyi unutamıyorum da etrafımdaki insanların ne kadar değerleri varlıklar olduğunu çoğu zaman hatırlamıyorum bile? Neden illa ki hastane ya da cenazeye gittiğimizde aklımız başımıza geliyor? Panslavizm akımını bilmek bundan çok mu daha değerli?

11 Mart 2014 Salı

Ama Yapmayın O Daha Bir Çocuk Dedi Tanrı

   Yine söylenecek çok fazla şeyin olup da hiçbirinin neticeyi değiştirmeyeceği o saçma sapan günlerden birindeyiz. Ne öldürülen bir çocuğun arkasından nasıl ve kim tarafından öldürüldüğüne odaklanmak yerine "elinde sapan varmış ne ekmek alması" diyecek kadar insanlıktan nasibini almamışlardan bahsetmek, ne onca olaydan sonra bile hâlâ halkın üzerine giden polis ekiplerinden dert yanmak Berkin Elvan'ı geri getirmeyecek. O yüzden çok uzun tutmamamaya çalışıcam bunu. 

   Sadece bir iki şey var lafını etmeden duramayacağım.

   Hatırlayan hatırlar, zamanında şöyle bir diyalog yaşanmıştı televizyon ekranlarında.

   "-Ama öldü efendim?"
   "-Ben bilmem."

23 Şubat 2014 Pazar

Hayat Bayatlar Edebiyat Olur


   Eğer sizi kıran insanlara hâlâ selam verebiliyorsanız; bu da sizin gönlünüzün sadakasıdır..." (Mevlana)

   "Ah aziz dostum..." dedi gülerek. "Çok garipsiniz." O kadar samimiydi ki gülüşü gerçeği bilmesem inanacaktım neredeyse.
   "Her şeyin sonunun geleceğini bildiğiniz halde nasıl bu kadar zorluyorsunuz anlayamıyorum." 
   Ben de anlayamıyorum. Ama işte yanlış olduğunu bildiğimiz halde rahatlıkla yapabildiğimiz şeylerin olduğu bir dünya burası.