· Merhaba.
· Vücutta mutluluk hormonu dediğimiz endorfinin
seviyesi bağırsaklardaki bakterilere bağlıymış. Hatta sebebi bilinmeyen depresyon
bağırsak problemlerinin habercisiymiş. Bence mutluluk kadar önemli bir şeyin
insiyatifini bağırsağımızdaki bakterilere bırakmamalıyız. Evet Allah öyle
yarattıysa endorfin seviyemiz onlara bağlı olabilir ama onlardan bağımsız
olarak mutlu olmayı bilmeliyiz bence. Zaten önemli olan doğal yollardan
salgılanan endorfin ile mutlu olmak değil midir? Elimiz kolumuz bir iki miligram
hormon tarafından bağlıysa o zaman hiç 15-20 yıllık evlilikler olmaması gerekiyor.
Zira aşk hissine neden olan hormon da beyinde en fazla 3 yıl salgılanıyormuş. Şimdi
3 yıldan uzun süreli beraberliği olan insanlar birbirine aşık değil mi yani?
Hadi canım sen de.
· Geçen gün
otobüste bir duruma şahit oldum. Yanımdaki genç otobüsteki popülasyonun büyük
çoğunluğunun yaptığı gibi elindeki telefonu karıştırıyordu. Instagram
sayfasında ki her bir fotoğrafı hızlıca beğenip bir sonraki fotoğrafa geçti.
Sanki yıllarca telefonundan ayrı tutulmuş ve fotoğraf beğenememekten kafayı
sıyırmış bir halde bütün fotoğrafları beğendi ineceği durağa kadar. Bunu
yaparken de fotoğrafları inceleme süresi takribi 1-2 saniye oldu. Düşününce
aslında bunu yapması, indiği durakta ki insanları kim olduğuna bakmadan öpüp gideceği
yere öylece insanları öpe öpe gitmesi gibi bir şey. Aynı değil ama benzer. Ya
da mesela 10 yıl önce insanlar yedikleri yemeklerin fotoğraflarını çekip 50’şer
100’er bastırıp sağa sola gönderiyolar mıydı? Gönderseler çok mantıksız bir
hareket olmaz mıydı? Bugün yapsak deli demezler mi? Ama teknoloji yardımıyla
çok daha hızlı bir şekilde yapıyoruz mesela. Kimse de garipsemiyor. Atıyor
beğenisini geçiyor otobüsteki genç gibi. Tuhaf.
· Sosyal medya insanları garip yerlere götürüyor
hakikaten. Bunu söylerken bu mecralara yada bu mecraları ortaya çıkaran insanları
suçlayıp kötülemek için söylemiyorum. Sonuçta ne olup bittiği yine insanın
beyninde ve elindekini kullanma biçiminde. Yani sanal alemde embesilce yapılan davranışların
sorumlusu yine insandır. “Televizyon toplumu salaklaştırıyor.” E o zaman
izlemesin. Bu kadar basit değil mi? Ya da illa ki izlicekse gidip evlilik
programı izlemesin en azından. O programlar ısıtılıp ısıtılıp tekrar önümüze koncaktır. Başımızın çaresine biz bakıcaz. Sırf haber için açsan
haberler de insanın yaşama enerjisini emiyor hakikaten. Kötü olaylara sırt
çevirip vurdum duymazlık yapılmasın tabi ama orta karar hareket etmek lazım
bence. Dedim ya kullanma şekilleri çok önemli. Mesela Periscope denen sosyal
medya uygulaması, türk gençliğinden hâlâ tiksinmediyseniz mükemmel bir platform
bence. Kısa sürede ülke geleceğinden umudunuzu kesebilirsiniz sayesinde.
Ayrıntıya girip uzatmıcam. Küçük yaşta kızlar, on bin azgın tekeye (10k mı
demeliydim?) favori seks pozisyonundan bahsedip daha çok kalp atmalarını
isterken ben o program sayesinde Viyana’da konaklamamız için bana kapısını
açacak, ve Viyana’yı çok daha güzel bir şekilde gezmemize vesile olacak bir
arkadaşla tanıştım mesela. Nasıl kullanıyorsan ona hizmet ediyor yani. Sosyal
medyalar televizyonlar tehlikeliyse onu tehlikeli kılan yine bizleriz.
·
İnsanların kendilerinin sebep oldukları şeyden
yine kendilerinin mağduriyet yaşamlarına, sonra da “mağduruz :/” şeklinde dudak
bükmelerine tav oluyorum. Televizyon haberciliğinin en saygın isimlerinden
birisi olan Mirgün Cabas’a kadının bugün neden cinsel meta olarak kullanıldığını
sorsanız eminim bir saat bununla ilgili size birçok çıkarımlar yapıp bunun ne
kadar kötü bir durum olduğundan dert yanabilir. Gelin görün ki geçen hafta
kendisine ait derginin bir tweetini retweetledi. İçerikte jartiyerli bir hatun fotoğrafı
ile pirelli takviminden hayal kırıklığına uğrayanları love dergisinin çekim videolarını
izlemeye davet ediyordu. E adama sorarlar Mirgün Cabas madem kadın
cinsel obje olarak kullanılmasından rahatsızsın, ne diye kadının meta olarak
kullanıldığı bu görseller sayesinde iki üç tık fazla alma, iki üç dergi fazladan
satma derdine düşüyorsunuz. Burada bir tezatlık yok mu şimdi? Bunun adı ya iki
yüzlülüktür ya da akıl tutulmasıdır? Tercih sizin. Yanlış anlaşılmasın amacım
Mirgün Cabas’ı destek göstermek değil. Güneş’in değil paranın etrafında dönen dünyada
kadını metalaştıracak ve toplumları yozlaştıracak her türlü faaliyete, karşı
koymak bir yana dursun destek çıkan devlet ve toplumların sonra bu durumdan
rahatsızlık duyup timsah gözyaşı dökmesidir eleştirim.
Kadın vücudunun seks objesi olarak görülmesinin bitmesini yada en azından azaltılmasını mı istiyorsunuz?
-Porno sektörünü bitirmeniz gerek.
-Victoria's Secret ve benzeri amacından sapmış bilimum defileleri bitirmeniz gerek.
-Youtube gibi en çok izlenen video sitelerini "öpüşme cezalı sevişme cezalı oyunlar", "sexy pranks" gibi tık kovalayan kanallardan arındırmanız gerek.
-Sex sells mantığıyla ilerleyen internet sayfası ve basılı yayınları göğüs, kalça vb. öğelerden geçilmeyen, kadın vücudunu hat safhada kullanan yaşam dergilerini bitirmeniz gerek.
-"Seksi fotoğrafları için tıklayınız" haberciliğini bitirmeniz gerek.
-Tv'de akü reklamını bile sivaslı cindy üzerinden pazarlamaya çalışan seksist reklamcılık anlayışını bitirmeniz gerek.
-Tv'de "sıcak dakikalar için hemen ara beni" temalı gerzek yayınları bitirmeniz gerek.
-Sadece göğüs uçlarını yıldızlayıp boy boy çıplak hatunları basan bulvar benzeri her türlü gazete ve basılı yayını bitirmeniz gerek.
-Tekstil ürünü satıcam diye mağazalarının duvarlarını neredeyse çıplak model fotoğrafları ile kaplayan şirketlerin bu çalışma şekillerini bitirmeniz gerek.
-Pitbull gibi şarkılarında kadınları aşağılarken kliplerinde sadece yarı çıplak hatunları kullanan sözüm ona Amerikalı şarkıcılara sınırlama getirmelisiniz.
Tabi bunları yaptığınızda büyük bir ekonomiye balta vurmuş olursunuz. Dikkat edin, bu saydıklarımda erkekler ile birlikte kadınların da parmağı var.
Kadını seks objesi olarak gösteren zihniyeti azaltırsanız, kadını seks objesi olarak gören zihniyeti de büyük ölçüde sekteye uğratmış sayılırsınız.
Bu kadar basit.
Peki bu saydıklarımı yapmak mümkün gözüküyor mu? Tabi ki hayır. Hatta ütopya.
· “Çocuklar ölmesin” demek ne zamandan beri PKK
veya terörizm propagandası yapmak anlamına geliyor? Ben mi arada bir şeyler
kaçırdım yoksa insanlar akıllarını mı kaçırdı? Bu mantıkla “Çocukların ölsün”
demek de PKK ve terörizm karşıtlığı anlamına geliyor herhalde. Hmm…
·
Hayatta kabul etmemiz gerek bazı şeyler var.
Mesela ne kadar iyi olursanız olun, sizi kötüleyenler olacak. Aynı zamanda ne
kadar kötü olursanız olun, yine destekçileriniz çıkacaktır. İyilerin
kötülenmesi problem değil de kötülerin şakşaklanması akıl almaz. Şu aralar bunu
en iyi Donald Trump denen şaklabanın açıklamalarında görüyoruz. Umarım ABD’nin
başına geçemez ama şöyle bir gerçek var: Seçimi kazansa da kazanamasa da bu
adama oy verecek büyük bir potansiyel var orada. Bu sapık adam, sözde
özgürlükler ülkesi Amerika’da konuşmasında müslüman kadını dışarı attırıyor ve
yüz binlerce insan destek çıkıyor. Bugün almanların yüzlerinin kararmalarına
sebep olan ve utanç kaynağı olarak gördükleri nazi Almanya’sında, ne yaptıysa “üstün
alman ırkı için” yapan Hitler’in her konuşması yüz binler tarafından alkış
tutularak tezahüratlar ile karşılanıyordu. Bugün “Amerika’nın güvenliğini
düşünen” Trump da kirli fikirlerini hayata geçirme fırsatı bulursa 50 sene Amerikanlar
için aynı şeyler söz konusu olabilir. Bu konuyu Mevlana ile bitirmek istiyorum.
"Bir zâlimin, kötü bir kişinin övülmesinden gökler titrer. Allah’tan korkan bu işe cür’et edemez."
"Bir zâlimin, kötü bir kişinin övülmesinden gökler titrer. Allah’tan korkan bu işe cür’et edemez."
· Yazmak insanı hafifletiyor. Bu duyguyu unutmuş
olmak da benim ayıbım olsun.
· Görüşmek üzere.